29 Eylül 2008 Pazartesi


Bazı insanlar yazın daha rahat kitap okur…bazıları kışın…bazıları aşıkken, bazıları hayatlarında yalnızken…bazıları okulların başlaması bekler, bazıları izne çıkmayı…(bu gurupta daha beter olanları emekli olunca kitap okuyacağım diyenler vardır ki….hakikaten bi yandan kitap alıp kenara koyarlarken bi yandan emekli olmalarına daha 10 yıl filan vardır…) ….bazıları hafta sonunu bekler, bazıları hayatın durulmasını……


Oysa.., şunu da biliriz; hayat asla durulmaz….hayatta hep koşucak…hep yapılacak işler…sorumluluklar ve yüreğimizin bi köşesinde illa bi sıkıntı – endişe illa olucaktır….zamanı durdurup okunacak yer de yaratamayacağımıza göre…..


Biran önce düzenli kitap okunmalı tarzı bir yazı olmayacak bu….merak etmeyin… :)

Bu kişinin ancak kendi içinde günlük hayatına sokabileceği bir şey…ben sadece, işte o beklediğiniz “ kitap okuma zamanı” asla gelmeyecek demek istiyorum….ki, hayatın kuralıdır bu, bişi bekleyerek elde edilemeyeceği….


Herkes birbirine kitap sorar….bu ara ne okuyorsun…? Ne önerirsin diye….?.....geçen gün fark ettim…ben böyle anlarda, karşımdaki kişinin ruhsal durumuna paralel olarak, aslında hep aynı kitapları öneriyormuşum….yani…her sene kütüphaneme eklenen kitapların yanında, öneri olarak, eğer karşımdaki düzenli okuyan biri değil ise…yani son çıkanları takip eden ya da o an bana araştırdığı bi konuyla ilgili spesifik bir kitap sormuyor ise….net önerdiğim kitaplar işte şunlar :


- Babil’de ölüm İstanbul’da aşk : İskender Pala Macera, tarih, aşk (roman)
- Yürüme : Oruç Aruoba Felsefe – Şiir
- Beyaz Kale : Orhan Pamuk Tarih – Felsefe (roman)
- Semerkant : Amin Maalouf Tarih – Macera (roman)
- Puslu Kıtalar Atlası : İhsan Oktay Anar Tarih – Felsefe (roman)
- (*)

Bu beş kitap bir çırpıda aklıma gelir…fakat dediğim gibi, karşımdaki kişinin bana sorduğu anlarda eğer yarasını biliyorsam…örneğin, aşktan yarası olana derhal “ aşkın metafiziği Schopenhauer’in Felsefesi” verilmeli….hatta hediye etmeli…yoksa çok gider alkol….yoksa çok gider uykusuz geceleri.. …


”Cenk Hikayeleri” ni öfkesini yatıştırsın diye önerebilirim mesela….Murathan Mungan’nın….yatışmayan bir öfke ile yaşamanın kimseye faydası yoktur, sözü o an için söylenen kişiye bir şey ifade etmez çünkü….

Ama bazen de…..sürekli okuyan biri olsak da…..tıkanırız…….bu durulma anıdır…taşların yerine oturması gibi….kıyısından devam edilmeli…bir yerlerde mutlaka tam “o anımıza” özel bi kitap vardır..Sessiz dünyamızın en sadık dostları kitaplar…, sizi bir yerde mutlaka bekliyordur…


(*) Bu kitap süpriz….belki bi sonraki yazımın konusu olur…
(**) Tablo Rembrant'a ait...1654 yılı...

1 yorum:

Diyetisyen Serap Orak dedi ki...

Yazılarını ve okuduklarını takip etmeyi çok seviyorum.Kitap kurdu olamasamda-ki çok isterim-sanırım kitap dostu olmayı başarabilenlerdenim.
Bazı kitapları okurken bitmeye yakın çektiğim sancıyı anlatamam.Sanki kimsem kalmayacak gibi hissediyorum...Yazarlar da yazdıkları kitap biterken böyle hissediyorlarmış meğerse bunu yeni öğrendim.En sevdiğim romanımın yazarı son kitabını tamamlamak üzereymiş öyle yazdı.Ama üzülüyormuş bitecek diye :(
İşte benim kurtarıcı kitabım da Özlem Kumrular'ın "Hoşçakal Milano Hoşçakal Aşkım" romanıdır.Adına bakıp sadece aşk romanı sanmayın.Oksijen tüpü mübarek :)Bana öyle geliyor yani.Kim olduğumu,hangi duygulardan azar azar,hangi duygulardan büyük lokmalar halinde yediğimi,buralara nerelerden geldiğimi,ne için yaşadığımı,neye ihtiyacım olduğunu hatırlıyorum.
Okunacak o kadar çok kitap var ki...
Kitap kurdu arkadaşım benim bana hep kitaplardan bahsetmen dileğiyle :)