14 Şubat 2009 Cumartesi



12 – 13 yaşlarımda artık ne yapıyorsam…belki derslerim bozuluyordu…belki bi saygısızlık..ya da zamanında değil de, yarım saat eve geç geliyordum.neyse, annnem şöyle diyordu ..” tamam, bir daha sinemaya gitmek yok…” ya da..” tamam, bir da Moda’ya arkadaşlarınla gitmeyeceksin..”..Moda’da oturan ve o yaşlarda olan her insanın kabus cümlesi bu olsa gerek…. O an, odama koşarak gider, aynı filmlerdeki gibi, yatağa tam dik değil hafif yan uzanır….ağlardım….sanki önümde sonsuz bir kapı kapanırdı….Bir de o yaşları bilirsiniz…sanırsınız ki, hayat hep öyle sürecek…gerçekten de bi daha asla Moda’ya çıkamayacağımı sanırdım…... hiçbir zaman 18 yaşına basamayacağımız ya da hiç 30 olmayacakmışız diye düşünürsünüz ya….”bir daha Moda’ya gitmeyeceksin”lafı…..öyle içime otururdu…

O yasaklar sanki uzun yüksek bir kapıydı…arkası sonsuz mutluluk ,diğer tarafta kalan ben, kapının yanındaki duvara sırtımı verip yere oturup ayaklarımı kendime doğru çekmiş ağladığımı düşünürdüm….ne kadar ağlardım bilmiyorum ama, sonunda hep uyuyakalırdım…(şimdi bile bir şeye üzüldüğümde gidip direk vurup kafayı uyumam, belki o dönemden kalan bir alışkanlıktır…kimbilir..)

(Tabii ki bu yasakların bana söylenmeyen bir süresi vardı..sonra sanırım düzelirdim (ne demekse) ya da annemin sadece kendisinin bildiği ceza sürem dolardı…ve açılırdı kutsal kapı…)

Zamanla başka kapılarda çıktı karşıma…kapandığında aynı şekilde kulaklarımı sağır eden sesiyle koşarak yatağımda ağladığım…bazen arkam dönükken kapanmış da ben daha sonra fark ettiğim….büyük kapılar…yüksek kapılar..ahşap kapılar…demir kapılar…cam kapılar ( ki en tehlikelisi buydu, çarptıktan sonra fark ederdiniz orada bir kapı olduğunu...)…otomatik kapılar (aslında normalde herkese kapalı ama bi şekilde bana açılan..)…tabii ki herkesin olduğu gibi benim de, bir tane KALE kapım oldu…surlarının çevresinde yıllarca dolandığım…(iyi de oldu… )

“açıl susam açıl” daki gibi bazı kapıları yıllarca açmak için sihirli kelimeleri ararken kendimi telef ettiğim zamanlar da oldu…sonra öğrendim ki; kapalı kapıyı ancak sahibi açabiliyordu…..

Yüzüme kapılar kapanırken….benim de kapattıklarım oldu..bilinçli – bilinçsiz…bir kısmını açıp daha sonra özür dilediğim…ya da kapıya ekstra bir kilit daha taktırdığım.…Ve..,içimde kapattığım kapılar oldu…süresi dolan odalarıma son kez bakıp çıktıktan sonra kapattığım kapılar…(şimdi arada bir tozunu almak için girdiğim….gülümseten odalarım..)

Keşke hiç kapı’lar olmasa diyemiyoruz yine de…..düzen için….kaos olmaması için…Belki henüz açılması doğru olmayan önümde bir sürü kapı var…belki günün birinde açılacak belki hiç açılmayacak…olsun…!!...tüm kapı önünde bekleyenler çok iyi bilir ki, doğru kapı ise,.. o, …bir gün mutlaka açılacaktır..

Ek Bilgi : kapı yerine “sineklik” olmuyormuş..bunu da tecrübeli bir kapı sahibinden öğrendim…. : )

10 Şubat 2009 Salı




Geçen akşam bir arkadaşımla konuşuyorduk..”ya sana bişi anlatıcam....ne düşündüğünü çok merak ediyorum..”.dedi....şimdi giriş cümlesi böyle olunca sıkıntı bir konuya girdiğimizi anladım...

Arkadaşım yıllar önce çıktığı bir kızdan bahsetti..2 yıl kadar çıkmışlar..sonra kızın ihanetini fark edip ayrılmışlar..kıza ayrılmadan önce bir kez sordum dedi...”beni aldattın mı”...hayır dedi gözümün içine baka baka...oysa elimde çok sağlam kanıtlar da vardı dedi...ben de birşey söylemeden ...peki deyip ayrıldım dedi...

Bak aradan yıllar geçti..evlendim...( o kızla ayrılalı 8 yıl olmuş sanırım..) Hayatımdan da memnunum...ama, onun bana attığı bu kazığı unutamadım dedi...canı yansın istiyorum onun da....özür dilesin...pişman olsun istiyorum dedi...sakın ama hala ona aşık olduğumu düşünme dedi...düşünmem dedim gülümseyerek...insan birine hala aşıksa, zaten canı yansın istemez..sadece, sen içinden geçen öfkeni ona söyleyememişsin dedim.

Eğer bir anı eksik yaşarsak....bir olay tamamlanmadan rafa kalkmıyor sanırım...aklımızın bir yerinde hep...hep...başa döne döne takılıyor...ve nereye gidersek gidelim, o olay bizle geliyor...bu belki eksik bir ayrılık da olabilir...kızgınlığımızı saklamış da olabiliriz......son bir konuşma yapılmadıysa....son söyleceklerimiz içimizde kaldıysa..ne kadar görüşmesek de...hangi yeni hayatları kursak da....ve ne kadar yeni hayatımızda mutlu - başarılı olsak da...söylenmeyen sözler hatırlandıkça içimizi kavuracaktır...

Carpe-diem’in anlamını biliyorsunuzdur...” Anı yakala/ yaşa”...ama, bunu acaba genelde “bir daha mı geleceğiz dünyaya amannn oohh eğlenelim boşverelim herşeyi ..!!..” diye mi algılıyoruz bi tek..”anı yakala”..belki sadece tadını çıkar zamanın demek değil....belki söylemek istediğin birşey varsa, duygularını tam söyle...dur-düşün ve söyle, demek...hissettğimizi paylaşmadığımız sürece (iyi ya da kötü) anı zaten nasıl yakalarız ki başka türlü.....biriyle bir daha hiç görüşmeyeceğini,...hatta söyleyeceğin şeylerin birşeyleri değiştirmeye yetmeyeceğini bilsen de ....açık açık konuşmanın en iyisi olduğunu düşünüyorum.....

Çok gurur kırıcı bir durum mudur....birine karşı kırıldığımızı...üzüldüğümüzü hatta ona aşık olup yerlerde süründüğümüzü anlatmak...karşımızdakinin bizi anlayıp anlamaması da tabii ki konuşma kararımız için bir kriterdir ama....küçük duruma düşüceğimizi sanıp, efeler gibi ortamdan ayrıldığımızı sanmak, yıllar geçtikçe içimizden geçenleri söylememek aslında “kaçırdığımız o an” yüzünden asla yeni bir an’a geçememek demektir.....

Senin yüzünden zaman takılır oraya...!!!...başkasında ararsın sonra sebeplerini....

Bazen konuşmak birşeyleri eylemsel olarak değiştirmeye yetmez..tekrar eskiye dönmek için, tekrar kırılan kalbi onarmak için...ve ne kadar arasak da herşeyi düzeltecek olan o büyülü kelimeleri asla bulamayacağız belki....Ama, bence öyle anlar da bile içimizden geçenleri karşımızdakiyle paylaşmamız gerekir...ki, o anı kapatıp yeni anlara geçebilelim.....