8 Eylül 2011 Perşembe






Babama, yeni alınan ev- yazlık - araba ...vs malların tapularını insanlar gösterdiğinde, o da, kendisinin dostlarıyla, arkadaşlarıyla, gidilen yerlerde çektirdiği yeni fotoğraflarını gösterir. Hayattan sadece anılarımızla ayrılacağız demenin ondaki yolu budur.

1829 yılında Jacques Mande ilk fotoğraf çalışmalarına başlıyor. Uzun ve zahmetli bir serüven. (bu konu için araştırırken bi yerde okudum, ilk fotoğraf, bir doğa manzarasıymış...8 saat sürmüş çekimi..) Daha sonraları 1837 yılında Daugerre ile birleşip fotoğrafçılığı geliştiriyorlar. Günümüze gelene kadar bir sürü kişinin emeği ve katkısı oluyor.

Burda konum, fotoğraf makinesi olmadığı için teknik bilgilere girmeyeceğim. :)

Babamın biriktirmeye çalıştığı fotoğraflar sayesinde, anılar'ın önemini anladım. Durduramadığımız zamana bu makineler sayesinde ufacık bir "an" da olsa gelecekte bize hatırlatması için iz bırakıyorduk.

Çünkü insan beyni unutmam sanır...ama, unutur. Sonra biraz yaş ilerleyince, iyi şeyleri unutmam kötü şeyleri unuturum der.. Oysa, bu sefer de bu dediğinin tam tersi olur...Daha daha iler ki yaşlarda ise, hiçbirşey hatırlamaz...

İşte öyle anlarda, ufak bi resim...bir yerlerde çekilmiş bir fotoğraf...yanında adını tam hatırlayamadığın o arkadaşın..ve arkanda ne kadar güzel bi manzaraydı şimdi hatırladım, dedirten resmin olmasa kaybolmuş bir anın olduğunu bile bilemezsin...o fotoğraf olmasa....

Anıları doğru biriktirmek de insanın hayatına karşı bi sorumluluğu diye düşünüyorum.

Tatildeyken eski mankenlerden ve bir süreliğine sunuculuk yapmış bir bayan ile aynı yerde kaldık. Gün içinde, o kadar yakındık ki ister istemez dikkatimi çekti. Tüm gün elinde cep telefonu - bilgisayarıyla oynayan bu bayanın 4 yaşındaki oğluna bakıcıları bakıyor, eşi de sürekli arkadaşlarıyla konuşuyordu. Ta ki gazeteciler gelip fotoğraf çekmeye başladığında çoçuğu ile ilgilenen muhteşem anne ve kusursuz eş "pozları" veriyordu...çekimler bitince yine kendi gerçek(!) dünyasına dönüyordu.

Ertesi günü gazetelerde, o eski güzel mankenin artık nasıl çocuğu için çırpınan anne...eşinin üzerine titreyen bir kadın olduğunu anlatan resimli haberlerini okurken, babamın anı biriktirme mantığını hatırladım.

Sonra böyle yaşayan insanları düşündüm. Çok suratsız, sinirli bir arkadaşım vardı, resimlerini görmelisin, o kadar hayat dolu ve sevecen gülümsemesi vardır ki, o kişinin yaşam enerjisiyle dolu biri olduğuna yemin edebilirsiniz.

Ya da o an aslında çok mutlu olup resimde mutluluklarını saklar poz vermeleri gibi...

Yanlış hayatların da doğru anları olmuyordu.

Babamla, 36'lık pozlarımızı fotoğrafçıdan aldığımızda heyecanla tek tek bakarken resimlere dokunurduk.

Şu an baktığımız gerçek olmayan sanal resimler arasındaki "o an " yalancılığını, albümlerde saklama ihtiyacı hissetmememiz bu yüzden olsa gerek...