6 Kasım 2008 Perşembe



İlk bahar mıydı ?....sonbahar mıydı...karıştırıyorum...ama o günlerin birinde, Üsküdar Halk Eğitime, hayalimde savaştığım o kadınla, tanışmaya gitmiştim..Bir hayal ile savaşmanın ne zor olduğunu bilirsiniz....hele hele kritik bi konumdaysa...sürekli, acaba sarışın mı...esmer mi..benden daha mı uzun...yoksa, gözleri mi güzel ... Ne ? Ne’si benden daha üstünn diye içimi yediğim gündüz - geceler sonunda, gerçeği ile yüzleşmeye karar verdim. (sanırım, hayalime gidiş sebebim anlaşılmıştır... )


: )


İşte karşımda duruyordu...hayır, gayet de normal biriydi..hani birşeyi çok düşleyip düşleyip karşınıza sonunda...., “kanatlı peri kızı” çıkmaz ise şaşırırsınız ya...öyle olmuştu benim de...

40’lı yaşlarında.....güzel mi...? - Olabilir.....zayıf mı..?.. - Yo, pek değil.. Çok mu bakımlı - gösterişti ? - Yo.., gayet sadeye yakın...bu kriterleri niye yazdım...çünkü karşınıza bi bayan çıktığında, siz de bi bayansanız,ilk olarak bunlara bakarsınız...ilk ! (yalan mı ?!) ...Ama kadında başka bi çekim vardı....hani, sanki ne istese, ne dese o an size verilen bir lütuf gibi yapabilirdiniz...ilk anda bu hisse kapılıyordunuz....(sonra ki yıllarda bu duyguyu veren benzer kadınları gördüğümde hep Sizi andım, Sayın Bayan......)


Kalakalmıştım....hiç, böyle birşey beklemediğim gibi hiç böyle bir duyguyu da yaşamamıştım...10 dakika kadar farklı şeylerden konuştuk..ben, normal biri gibi sorular sordum konumuyla ilgili....ama sonra, kendimi tanıtıp çıktım ortamdan...(nedense, oraya giderken yılın ilkbaharı, çıkışı da sonbaharı gibi karıştırmam, içerdeyken içimdeki değişen mevsimdendi..)


Her bayanın, genç kızlıktan kadınlığa geçiş olayı vardır...burda bahsettiğim biyolojik geçiş değil...ben o gün..o eski binadan çıkarken....., ruhumu gençkız gibi hissetmiyordum...güçlü, kendine güvenen bir kadına konuşmuştum...şaşırmış...hani yolda O’na giderken, kendi içimde yaptığım, “çok güzel olsa bile moralimi bozmayacağım” terapileri ne kadar da bayağı ve komik kalmıştı.( Bazen en acı gerçekleri, yine hemcinsimiz olan kadınlardan öğreniriz...çok kısa anlarda da olsa....)



40’lı yaşlarına gelmiş bir kadın..bence gücünün zirve başlangıcındadır....hayata daha barışık bakmayı, içiyle ve dışıyla savaşlarını artık belli noktalara getirmiş..kendi cennet-cehennemini yaratmış biridir....Yaşadığı aksiliklerde mızmızlanmayı kesmiş, başkalarını suçlamayı bırakmış, karşındakini kırmadan direk konuşabilendir. Yardıma ihtiyacı olduğunda bunu da gayet rahat isteyebilendir aynı zamanda.....Tabii bu saydığım özellikler siz de bilirsiniz ki, ne eğitimle, ne parayla, ne iş hayatındaki en yüksek yere gelmiş kariyerle, ne de dışardan bakıldığında mutlu görünmeye çalışan kadın ile ilgilidir....Başarılı “o” duruşu gördükten sonra bunu beceremeyenleri ayırt edecek kadar yıllar geçirdiğimi düşünüyorum..



Eğer, birinin saçını beğenirseniz...çok kolay, gider aynı modeli kestirirsiniz...kıyafetini beğenirseniz, arar bulursunuz...bir insanın hayata karşı duruşunu beğenirseniz ne yaparsınız...poz verir gibi durmuyordu ki...gerçekten öyle yaşıyor gibiydi.....(hoş, daha sonra onu tanıyan başka bir arkadaşım, onla ilgili hoş olmayan şeyler anlattı ama....anlatan arkadaşımın da tarafsız(!) bakabildiğini sanmıyorum.Arkadaşımın gözünde kim “o” konumda olsa hep aynı ifadelerle kişiyi değerlendirirdi.....zaten öyle olsa bile, o konuştuğum sayılı dakikalarda, o duruşun gücünü azaltmıyordu içimde....hayran kalmıştım işte bi kere, hem de o, benim için hangi buruk konumdayken ...)

Yani o duruşu gördüğüm o günden bu güne, 10 yıl geçmiş......kırk yaşıma 9 yıldan az kaldı...geriye dönüp baktığımda, evet 20’li yaşlarıma göre daha rahatım...iç dünyamın huzurunu çoğu zaman başka birine bağlamadan kendim bulabiliyorum....bir ortamda fark edilmek - edilmemek gibi sorunlarım yok artık....rüzgar estikten sonra bozulan saçımın güzelliğimi ( mevcut güzelliğim ne ise yani :)) bozamayacağını biliyorum.....ama, bunların yetmeyeceğini de biliyorum....

(Çok bayanlara yönelik bir yazı mı oldu diye düşündüm...Peki, bi başka sefer de “neden erkeklerin kendilerinden büyük kadınları seçtikleri” tarzı gözlem ve yaşadıklarımı anlatan bir yazı yazarım....o zaman bu satırları okuyan erkek okuyucu var ise, affederler mi beni...hem bu yazının 2. Bölümü gibi olucak....seziyorum ..!!)

: ))
Şimdi aradan bunca yıl geçtikten sonra, hem de elimde sokağın köşesinden aldığım mis kokan çiçeklerle evime dönerken, keyifli..., aklıma neden “o mevsimsiz” gün geldi diye düşündüm...Hatıra taşıyan melekler, çağrışımları nasıl ayarlar...?..
.........hatırladım ki, odanızda o gün taze çiçek kokusu vardı, Sayın Bayan......

10 yorum:

Fortunata dedi ki...

mevsimleri karıştırmamıza neden olacak kadar etkileyici kadınlarala sık sık karşılaşmıyoruz bu bir gerçek. Ama biz o kadınlardan biri olmak yolunda kocaman adımlar atıyoruz! O bayanı anımsamanın sebebi bence buna benzer bir his olmalı:)

Brajeshwari dedi ki...

Güzellik denen şey, kaş -gözden başka birşey..Hayran olduğun özellikler karşındakini güzel yapabiliyor..Her kadının evreleri olduğuna bende inanıyorum. 20 li yaşlar, 30lu yaşlar ve sonrasında oturmuş yaşlar...Sanırım 9 yıl sonrada bir demet çiçeği evine taşırken bugün ki mutluluğu hissedeceksin, saçlarını yine rüzgar dağıtacak, yine düzeltmeyeceksin kendini ama o zaman ne kadar güçlü olduğundan emin olacaksın.Bunu da sadece bileceksin,sorgulamayacaksın, bu yüzden de hep güzel kalacaksın...

kelebeklerözgürdür dedi ki...

doğanın büyüleyiciliği, aldıklarının yerine koyduklarında da yatıyor biraz belki...o zamanlardan bu yana köprü kurabilir bir ipucu: belki oraya giderken içinden geçirdiklerin toyca...çocukmuşsun. ama bir yüzleşmeyi göze alabilecek kadar da cesur ve kararlı.

rapunzel'in dediği gibi, neden anımsadın? belki içinde o yaşlara ve duruşa yaklaşan adımlarının ritmine denk düştü o çiçek kokusu. bellek çekti çıkardı.

bence bu yazının devamı şu cümlede uyuyor henüz:"ama, bunların yetmeyeceğini de biliyorum...."

:)

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

Sevgili Fortunata,
gerçekten öyle mi düşünüyorsun...
bunu da konuşalım senle...
:)

Sevgili Brajeshwari,
güzel yorumun için teşekkürler...evet her kadının evreleri var..ve aslında her dönemin güzelliği olduğu kadar sonuna kadar yaşaması gereken döneme uygun duygular..korkum belki de, yeni evrelere geçerken geri de kalmak....hele hele "bunu başarmış" birini gördükten sonra...

Sevgili Külkedisi,
O günü hatırladın mı sen de..?..öncesi ve sonrasını...?evet...21 yaşında çoçuktum tabii... :)
cesur muydum...? -bilmiyorum..kararlı mıydım.? - evet!!...

:)

sufi dedi ki...

Sevgili Simla,
Erkekler nedense sızlanmayan, nazlanmayan aklı başında kadınlardan hoşlanıyorlar bir yaşa kadar.Bir yaştan sonra da gözleri gençlere düşüyor.Monogami olmaları fantezi ihtiyacından olsa gerek.O bayanı tanımak isteğin benim ondan ne eksiğim var gibi bir dürtüten ve cesaretinden, kendinle yüzleşme isteğinden kaynaklanmış olabilir. ne de olsa azot sarhoşu kadın derinliklerin de sevdalısı değil midir? Sevgilerimle.

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

Sevgili Sufi,
yorumun için teşekkürler...belki dediğin doğru olabilir..ama o yaş için söylüyorum, onu merak etmekten başka çok da derin düşündüğümü sanmıyorum .. :)

Kadınların sızlanma - nazlanma kısmına gelince...sanırım bu bi çeşit karakter...yaşla beraber aşanı da var aşmayanı da...

Erkeğin bir yaştan sonra genç bayanlara bakma sebebi, - yani illa ki genç bayan arama sebebi - , "heyy ben gencim hala.." tarzı sebepten oluyor diye düşünüyorum ki, bu da erkeğin eksik yaşanmışlıkların kaynaklanıyordur...geçmişi ya da şimdiyi eksik yaşamalarından...

Arzu Pınar dedi ki...

bence sen onda kendini görmüşsün.herkes birbirine yansımadır ya.

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

Sevgili Arzu,

Yorumunu dün gece okudum ama...sabah olmasına ragmen ne diyeceğimi bilemedim...

ben mi Sayın Bayanda kendimi gördüm, yoksa "o" mu beni Sayın Bayan'da gördü.....onu da bilemedim...
......

saol yorumun için... :)

Adsız dedi ki...

hesabıma göre 21 yaşında yaşamış olsan gerek bu öyküyü. ve mütevaziliğine hayran kalarak fikrimi söylemek isterim ki 21 yaşında birinin bir kadının hiç bir şeyine değil de salt hayata duruşuna hayran kalması onun 30lu yaşlarına geldiğinde 'insan' olarak nerede duruyor olacağına doğrudan bir işarettir. güzellik bakan gözdedire indirgemek istemiyorum ama öte yandan yaptığımız çıkarımlar da doğrudan bizimle alakalı değil midir ki?

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

Sevgili "adsız..",

Doğru 21 yaşındaydım... :)

evet, galiba.., insan ne'si eksik ise onu arar karşındakinde...neyi istiyorsa, sahip olanda ona hayran kalır...

yorum için teşekkür ederim....

:)