Dün Serapistan bir yazı göndermiş...konusu, çocukluğumuzda okuduğumuz masallar neden gerçeği yansıtmadığı ile ilgli...Her masal neden mutlu son ile bitiyor da, gerçek sorulara/ sorunlara değinmeden geçiyor...sorusunu sormuş..
Murathan Mungan’nın “kırk oda” adlı bi kitabı var...okuyanlar bilir, o kitapta mevcut masalları daha gerçekçi bitirir yazar...güzel sevdiğim bir kitaptır.....o kitabı okuduğumda da dün ki yazı gibi benzer düşünceler gelmişti aklıma ...
Acaba çoçukken çok okuduğumuz masallar yüzünden mi şimdi mutsuzduk...?..her masalın sonunda hep iyi - mutlu biterken..büyüdüğümüzde hayatın içinde elinden geleni yapsan, sabırlı olsan, çalışsan çabalasan bile...çoğu zaman bir türlü o mutlu sonun gelemeyişi....gökten üç elma düşse de arkadaşın kafasına, birini bana verse durumları olmayışı, acaba hep masalların bizi çok yanlış yönlendirmesinden mi kaynaklanıyordu...
Bir masal da....gerçekçi bitse...acaba dünün büyüyen çoçukları şu anı, “hey ben başararız değilim...kötü biten masallar da okumuştum....mutsuz olmama gerek yok..benim hatam değildi...ben elimden geleni yaptım..” der miydik......
Aslında...masalların suçu yok bence...yani... Çocuklara anlatılan masallara hala inanıp belki günlük hayatımıza taşıyan büyüklerdedir sorun ...olamaz mı...
Hala öpüyorum öpüyorum prens olmuyor mantığı ile kurbağalara katlanan kadınlar varsa etrafta...kulesinden aşağıya saçlarını uzatıp bekleyen.....karşındakini anlamak için “ açıl susam açıl “ tarzı büyülü söz arayan....yüz olayda yüz yıl gibi uyuyan ve sevdiği adamın öpücüğü ile (öperse tabii ) uyanacağını sanan... kurt seni ve nineni yutsa bile nasılsa avcı bizi kurdun midesinden kurtarır diyenimiz var mı ?...
yoksa biz hala, farkında olmasak da o masallara mı inanıyoruz..sabreden...bekleyen...susan...gece onikiyi geçtiğinde herşey eski haline gelirken tek ayakkabısı değişmeyen (ben o masalda hep buna takılmıştım çünkü...herşey kabak oluyor...fare oluyor...bi tek merdivende ayağından düşen ayakkabı aynı kalır...) Külkedisi gibi bir gün ayağına uyan ayakkabı sayesinde mi hayatımızın değişeceğine inanıyoruz......hem de hala !!?!?
Masallara ne kadar inandık o yaşlarda..masalların amacı, sadece çocuk ruhunu mutlu etmekti oysa...biz mi çok anlam yükledik...en son çocuk masallarını okuyup yoksa büyükler için yazılan masalları okumadık mı...işimize mi gelmedi.....(gerçeklerden hep kaçar insanoğlu ! )...
Her nedense..., o masallardaki prensesizdir..prens ya da....külkedisi..vs...mutlaka baş rolde sanıyoruz kendimizi....durup düşündüğümüzde hayat kimbilir kaçımızı külkedisinin üvey kardeşi yaptı...ya da sarayın balkonundan halkı selamlayan yeni kral ve kraliçenin köylü halkı.....pamuk prensesi ormanda öldürmeyip bırakıp giden iyi kalpli avcıydık...masalda rolü işte orda biten... belki uyuyan prensesi öp diye akıl veren prensin en yakın arkadaşıyız, masalda adı bile geçmeyen.....baloda dans eden prensin tüm gece boyunca dikkatini çekmeyen biriydik belki........yani illa masalın kahramanı mı olmak lazım....belki, bir masalda öylesine biriydik....masalı anlatanın bile önemsemediği......