27 Ağustos 2008 Çarşamba

Bütün bir sene İstanbul’un o kavurucu sıcağında, işe yetişmek için koşarken, sonbaharda evde camın önünde yapraksız ağaçlara bakarken ya da açmış biramı o kutsal tadın ilk yudumunu alırken….ve hatta en mutsuz olduğum o berbat anlarda…bir an gözümü kapar “Bodrum’dayım şu anda “ derim…ve iyi gelir bu içime…

Ama şimdi…, gerçekten BODRUM’dayım…!!! : ) Burası benim için sadece “ bir tatil yeri “ değil. Sanki tüm yılın iç hesabını yaptığım bir yer. Önemli olayları tekrar gözden geçirdiğim. Hatalarımı – saçmalıklarımı – pişmanlıklarımı – kendime özürlerimi bulup hatırladığım bir yer…kısaca eteğimdeki taşları boşalttığım bir yer…

Çok azarlarsam kendimi plajdaki lokma tatlısıyla, Bodrum döneriyle, İstanköy manzarasıyla, sabaha karşı Körfez’den dönerken aldığım yeşil elmamla avutabilirim….Bodrum anaçtır ne de olsa, affetmen için kendini , hep bir şeyler sunar sana…yeter ki sen kendini affedebil!!!...
Affedemesen de, ders olsun der, seneye tekrar soracağım ….hadi durma yüz biraz demeyi de ihmal etmez….iyi gelir kırıklıklarına ..

Burada zamanını nasıl geçirirsen, işte o yalansız SENSİN’dir…Bütün gün denize girmek ( ya da sadece havuza girmek ), her akşam bara gitmek, erken kalkıp dar sokaklarındaki çarşısında gezinmek, her gün ayrı bir koyda denizde yüzmeyi tercih etmek, Bodrum Kalesine bir gün gitmek, güneşi batarken plajdan ayrılabilmek ya da o sıralar rakı-kavun-peynir muhteşem üçlüsüyle olmak, elinde kitabınla her hangi bir ortamda olmak, güneşin doğuşuna gülümseyerek kahvaltıya oturmak ya da tam karşısında kahvaltıya oturanların yanından zilzurna sarhoş ve biraz da mahcup bir halde odana dönmek, müziğine göre bir bar seçebilmek ( her ne kadar Bodrum’da doğru aşkı yakalamak kadar zor olsa bile!) sonsuz seçenekteki yiyeceğin yemeği seçmek bile senin KİM olduğunu gösterir burada…”geldim şimdi tatile, normalde sevmem eller havaya ortamları, ama işte buradayken herkese takılayım dedim, tarzı yalanları yemez Bodrum… yani al sen bu yalanı başka mekana söyle…. : )

Her sene Bodrum’un bana hazırladığı bir hediyesi olur..(Allahım, hakikaten bazen dünyayı algılayış biçimimden ben bile ürküyorum!! : ) …)Bir sene üzerinde küçük 2 tane balığı olan deri çanta, bir sene koyu pembe şalvar, bir sene lacivert bir kolye…..bu seneki hediyesi kocaman yeşil hasır bir şapka !!! Şimdi her yere o hediyemle gidiyorum … (..ve söz veriyorum şapkacım, seni bir önceki hasır şapkam gibi, uçtuğun yerde bırakmayacağım…insan sevdiği şeylere önce sahip çıkmalı ….sonra özgür bırakmalı…ben hep tersini yapan bir kaybedendim..)

Bodrum ile ilgili tarihi bilgi için http://www.bodrumrehberi.com/ bakabilirsiniz…
…… ama size bir sır vereyim; Bodrum’da aslında herkes kendi tarihini yazar…..

Hiç yorum yok: