10 Şubat 2009 Salı




Geçen akşam bir arkadaşımla konuşuyorduk..”ya sana bişi anlatıcam....ne düşündüğünü çok merak ediyorum..”.dedi....şimdi giriş cümlesi böyle olunca sıkıntı bir konuya girdiğimizi anladım...

Arkadaşım yıllar önce çıktığı bir kızdan bahsetti..2 yıl kadar çıkmışlar..sonra kızın ihanetini fark edip ayrılmışlar..kıza ayrılmadan önce bir kez sordum dedi...”beni aldattın mı”...hayır dedi gözümün içine baka baka...oysa elimde çok sağlam kanıtlar da vardı dedi...ben de birşey söylemeden ...peki deyip ayrıldım dedi...

Bak aradan yıllar geçti..evlendim...( o kızla ayrılalı 8 yıl olmuş sanırım..) Hayatımdan da memnunum...ama, onun bana attığı bu kazığı unutamadım dedi...canı yansın istiyorum onun da....özür dilesin...pişman olsun istiyorum dedi...sakın ama hala ona aşık olduğumu düşünme dedi...düşünmem dedim gülümseyerek...insan birine hala aşıksa, zaten canı yansın istemez..sadece, sen içinden geçen öfkeni ona söyleyememişsin dedim.

Eğer bir anı eksik yaşarsak....bir olay tamamlanmadan rafa kalkmıyor sanırım...aklımızın bir yerinde hep...hep...başa döne döne takılıyor...ve nereye gidersek gidelim, o olay bizle geliyor...bu belki eksik bir ayrılık da olabilir...kızgınlığımızı saklamış da olabiliriz......son bir konuşma yapılmadıysa....son söyleceklerimiz içimizde kaldıysa..ne kadar görüşmesek de...hangi yeni hayatları kursak da....ve ne kadar yeni hayatımızda mutlu - başarılı olsak da...söylenmeyen sözler hatırlandıkça içimizi kavuracaktır...

Carpe-diem’in anlamını biliyorsunuzdur...” Anı yakala/ yaşa”...ama, bunu acaba genelde “bir daha mı geleceğiz dünyaya amannn oohh eğlenelim boşverelim herşeyi ..!!..” diye mi algılıyoruz bi tek..”anı yakala”..belki sadece tadını çıkar zamanın demek değil....belki söylemek istediğin birşey varsa, duygularını tam söyle...dur-düşün ve söyle, demek...hissettğimizi paylaşmadığımız sürece (iyi ya da kötü) anı zaten nasıl yakalarız ki başka türlü.....biriyle bir daha hiç görüşmeyeceğini,...hatta söyleyeceğin şeylerin birşeyleri değiştirmeye yetmeyeceğini bilsen de ....açık açık konuşmanın en iyisi olduğunu düşünüyorum.....

Çok gurur kırıcı bir durum mudur....birine karşı kırıldığımızı...üzüldüğümüzü hatta ona aşık olup yerlerde süründüğümüzü anlatmak...karşımızdakinin bizi anlayıp anlamaması da tabii ki konuşma kararımız için bir kriterdir ama....küçük duruma düşüceğimizi sanıp, efeler gibi ortamdan ayrıldığımızı sanmak, yıllar geçtikçe içimizden geçenleri söylememek aslında “kaçırdığımız o an” yüzünden asla yeni bir an’a geçememek demektir.....

Senin yüzünden zaman takılır oraya...!!!...başkasında ararsın sonra sebeplerini....

Bazen konuşmak birşeyleri eylemsel olarak değiştirmeye yetmez..tekrar eskiye dönmek için, tekrar kırılan kalbi onarmak için...ve ne kadar arasak da herşeyi düzeltecek olan o büyülü kelimeleri asla bulamayacağız belki....Ama, bence öyle anlar da bile içimizden geçenleri karşımızdakiyle paylaşmamız gerekir...ki, o anı kapatıp yeni anlara geçebilelim.....

6 yorum:

Brajeshwari dedi ki...

An'ı yaşamak konusunda yazdıkların ne kadar güzel..Biz eğlen çoş bu an bir daha gelmeyecek diye algılıyoruz bunu.. Aslında herşey anın içinde gizli.O an yaratılan, bugunu etkiliyor bencede..Ama bu anlattiginin da yasanmasi gerekiyormus. Bence arkadaşın yıllar önce, o durumda biraktigi kendini affetmeli.. Yansıttığı özür belkide kendine..Böyle düşünüyorum niyeyse..

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

Selam Brajeshwari..

Aslına bakarsan, bu olayı dinleyene kadar "carpe diem"i biraz ben de olumlu anlar diye algılamışım hep...(oysa çoğumuzun geçmişinde söyleyemediğimiz an'lar yok mu...demek ki bir başka olayda farklı dikkatle dinliyorsun..)

Kesinlikle haklısın ama, insan geçmişi düşündüğün de çoğu kez artık kendinle hesaplaşıyor - özür diliyor - affediyor - ceza veriyor...vs

takip ettğin için mavi ay'ı, çok teşekkürler Brajeshwari ....

:)

Fortunata dedi ki...

Ne kadar haklısın,bütün bu toparlama için teşekkürler. Harika bir hatırlatma olmuş. Ellerine sağlık:))

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

:)

hiç unutmayalımm....!!

kelebeklerözgürdür dedi ki...

hmmm...zamanında ama o anki salaklığımızdan, ama doğru kelimeyi bulamadığımızdan, ama çekindiğimizden, her ne sebeple olursa olsun işte zamanında söyleyemediğimiz o şeyleri mesela otursak yazsak sanki o kişiye verilecek mektup gibi. ama sahiden verecekmiş gibi yazsak. ve o anın bize yaşattığı duyguyu açığa çıkarsak. böylelikle temizlesek. sonra da o kağıdı yaksak veya çöpe atsak? :) olmaz mı hocam :))) ben birkaç kez böyle boğazıma dizilen şeyler için bunu yaptım. rahatladım. bir an geçmişse geçmiş olsun. geçiyor. sen takılsan da takılmasan da artık onun telafisi yok. zaten mesele de aslında o an değil. ancak kendin üzerinde çalışarak veya çalışıp çözülemeyecekse de bir noktada bırakmayı seçerek üzerinden geçip gidebiliyorsun. ama geçmen lazım. yoksa dediğin gibi bir sonrasında bir başkasına veya hayatına işte, yansıtabiliyorsun. ve bundan sonunda sen zararlı çıkıyorsun, senin tadın kaçıyor. yani kıza bişi olmuyor :) arkadaş boynuzlandığıyla kalıyor :)) seçimler bizim elimizde...

simla müderrisoğlu olgun dedi ki...

:))

.....sen rahatla da -kimseye zarar vermeden - artık yazarak mı, resmiyle konuşarak mı...bence çok önemli değil..amaç, içimizde kalmaması....

seçimler hep bizim elimizde ;)