20 Ağustos 2008 Çarşamba

Kara ve deniz yolculuklarında kaybolmamak, daha garanti gidebilmek için Çinliler bir ucu mıknatıslı bir iğne sayesinde pusulayı bulmuşlar..Onlar bulmuşlar ama bu işin kaymağını yine Batılı Medeniyetler (sömürgeci ülkelere de medeniyet demeye pek dilim varmıyor ama, neyse siyasi çamur yaratmayayım..) nasiplenmiş. Kimisi Amerika kıtasını keşfetmiş, kimisi Hindistan’ı, Ümit Burnunu derken Macellan hızını alamamış dünya turu gerçekleştirmiş. (hoş, görememiş yolculuğunu sonunu ama, olsun tarih hakkını vermiş.)

İlk haritanın tarihi M. Ö. 2500 yılına uzanmakta ve yapan Mısırlılar...Ama çok da büyük beklenti içine girmeyelim. Bu ilk harita, fırınlanmış ya da güneşte pişirilmiş toprak (çamur) kalıplar üzerine yapılmış..daha sonra yüzyıllar içinde harita, kağıda çizilerek nereye, ne kadar uzaklıkta olduğumuzu ve yol-iz göstermede çok büyük faydaları olmuş.

Sümerler de , M.Ö. 3500 - M.Ö. 2000 yılları arasında Mezopotamya'da yaşamışve ilk takvimi onlar bulumuş. Ufak bi hata ile ama, ayı 30 günden 12 ay alarak 360 gün olarak hesaplıyorlar yılı…5 günlük bi eksiklik…iyi de biz sanki her günü çok dolu mu yaşıyoruz ki 5 günü eksik yaşamadan dolayı gocunalım...peh ! : ) …

....Pusula - Harita - Takvim..


Bizim kaybolmamamızı sağlayan muhteşem üçlü...yönümüzü, yerimizi ve zamanımızı belirler..

Peki, ya ...….biz...ya biz, yani içimizde kaybolduğumuzda, hangi işaretlerbizi doğru yola götürür??.. …..

İçimizde kaybolduğumuzda, yüreğimiz bilebilir mi,....nerdeyiz..ne yöne gitmeliyiz.....o mıknatıslı iğne içimizde nereyi gösterir...?...

Haritasız bilebilir miyiz nereye ne kadar uzaklıktayız...engebeli mi önümüz...dağlık mı...kıvrımlı mı kıyılarımız...?

Kayıp bir şekilde içimizi tartarken-tanırken(?) – anlamaya çalışırken günler geçer …geçer…..ve baktığımızda bir adım yol gitmezken içimiz….takvimlerin ne suçu olur ki….

Günler çözemez içinin sorunu…!
zaman herkesin içinde farklı ilerler......!

Ruhunun pusulasını sen bulmalısın ......hangi yöne gideceğini....bilmelisin...işaretlerini iyi belle....yanılma …

Haritasını çıkarmalısın ruhunun..ne kadar yol almış için.... dağlar, tepeler, bereketli ovalar, uçurum kenarları, masmavi deniz neler .... yürek haritamızı bi tek biz çizebiliriz....! yanındakiyle bile bazen sıradağları olmuyor mu aranda…bi türlü aşamadığın….geçitini bulamadığın yollar…

Bir de takvimi olmalı yüreğinin...diğer takvimlerden bağımsız içinde işleyen...herkesin bir gün yaşadığı zamana, belki sen bin yıl diyebilirsin ...öyle uzun öyle uzak gelir...bazen zaman...geçmez...bir saniye diye gösterir saatler, sen vurulursun bir saniyede bir bakışa... ömrün o bir saniye olur….tüm zamanın ve yönlerin o’na, tek varmak istediğin yer, “O” olur...

O, hayatına dokunmasa bir daha, neyi aradığını bildiğinden kaybolmazsın bir daha.... hiç ama !!.. ......

2 yorum:

kelebeklerözgürdür dedi ki...

aslında bu üç nesne ve işaret ettiği üç kavram ne kadar içiçe değil mi...yer, yön, zaman...

bazen zaman'a atarsın çapanı. an'dır belirleyen yönünü ve yerini...bir an sonra, aslında kımıldamasan bile yerin ve yönün değişmiş olabilir...

bazen bulunduğun noktadan görürsün zamanı, bulunduğun yer'dir belirleyen an'ını...o noktada, belki öyle bir açısındasındır ki yolun, sokağın...ne yaparsan yap, ne istersen iste, tek yön vardır gidilebilecek...bir çıkmaz sokaktır mesela...

bazen de baktığın yön belirler, zaman'ını ve yer'ini...doğuya bakarsın, gün doğmaktadır. batıya bakarsın, alacakaranlık...doğunun batısında, batının doğusunda...kalakalırsın...ne yöne bakacağına, veya ne yöne bakmak istediğine karar verene dek...

Fortunata dedi ki...

J.W. "Tutku" da kan damarları boyunca yolculuk yapılan içsel kentlerden bahseder.. Onun söylediklerinden yola çıkarak ve kendi yolculuklarımı anımsayarak büyük bir zevkle okudum yazını. Ve neden toparlayamadığını düşündüğünü gayet iyi anladım...
Zaman, harita ve pusula...Üçü de gayet önemli icadlar. Ancak kullanmayı bileme!

Harita ve pusula okumayı bilmiyorsan, zamanın asla geri çevrilemeyeceğinin şuurunda değilsen ne anladım ben masanın üzerinde duran saatten, pusuladan ve haritadan?

Sana, bana, Külkedisi'ne, tadığıdığım ve sevdiğim, gelecekte tanışacağım ve seveceğim herkese içsel kentlerinde gezerken kaybolmamaları için, o çok zorlu yolculuklar için sezgilerine kulak vermelerini öneriririm. Bir gün pusula kırıldığında, harita ıslanıp mürekkebi dağıldığında ve saatlerimizi kurmayı unuttuğumuzda hala yol alabilmeliyiz değil mi?:))
Burada kalbimize güveneceğiz, o en değerli organa!