30 Temmuz 2008 Çarşamba

Süper “bi dün gece” geçirdim..Yeğenim Didem ve taaa 11 yıldır görmediğim, çok uzaklarda yaşayan halamın torunu Deniz ile....duygulandık....gülüştük...dedikodusunu yaptık geçmişin....geleceğin umutlarını saçtık birbirimize...

Ama benim bu gün asıl anlatmak istediğim, başka bişi..Didem bi haber almış...Eski Zalim’inden diyelim...(eski sevgili desem kuruca, yaranın derinliğini vermez, bilirsiniz..)...ve bu haberi ona koşa koşa yetiştiren ise, bir Didem’in bir arkadaşıymış....Yeni sevimsiz haber, Didoşumun moralini bozmuş tabii...niye sana söyledi dedim..kızmadın mı...arkadaşım teyze, nasıl kızıyım dedi....


“ arkadaşım...nasıl kızayım...”

...........


Neden bazı (!) Arkadaşların görevi...bizleri yaralayıcı haber taşımaktır...dürüstlük ile acımasızlık arasındaki çit...biraz daha yüksek olmalı ...

Var mı siizin de öyle arkadaşınız..” Ben öyle insanlarla görüşmem...o kişilere de arkadaş demem” demeyin....herkesin ister istemez..bi dönem.., çevresinde böyle biri olmuştur..ya da kurtulamamış hala, çevresindedir...Zevkle canını yakan, yaran kabuk bağlamadan hemen yeniden kanatan...omzu hazırdır da ağlaman için, keşke hiç ağlatmasan, dedirten...

Benim de vardı böyle bi arkadaşım....şimdi çok sık görüşmüyoruz....malum, sebebini sormaya gerek yok... : ) ha daha kötüsü, içmeyi de sevmezdi....sadece omzunu uzatırdı., ağlama yastığımı yani. ..Efsunlu bi yanı mı vardı arkadaşlığımızın, yoksa ben mi mazoşisttim, bilmiyorum.. :)) Ama uzun süre kızamazdım, kızdığım da bile....

Ara ara aklıma geliyor, bi kaç kere gördüğümde O’nu mutsuz - huzursuz gördüm...Baktım içime, onu böyle görmek de hoşuma gitmedi...yaralarımın neşteri olsa da her ne kadar, mutlu olmasını istiyorum....onu affettim çünkü... Ve affettiğim için, bir başkası olmayacak yaralarımı kanatan ....

1 yorum:

Adsız dedi ki...

tekliğin bittiği çokluğun başladığı noktalar değil midir bizi "biz" yapan? Hayatın dinamizmi değil midir bu paylaşımlar? Gözlerimiz kapalı ve hareketsizce dursak elimizde 5 parmak olduğunu hissedebilir miyiz? O dostlar, bizi olduğumuz gibi kabullenmeyi, olmadığımız gibi görmeyi başarmışlar listesinin en başında değil midirler? Tahammüllerin bittiği karanlık anlara yenik düşen hep o dostluklar değil mi?