15 Temmuz 2008 Salı

İş yerindeki arkadaşlar, kafede buluştuğumuz bir dostumuz ya da evdekiler birşey anlatırken ne kadar kendimizi onlara gerçekten vererek dinliyoruz... ?? Birşeyler anlatmak zor değil...bence, asıl zor olan karşımızdaki biri, birşey anlatırken onu dinleyebilmek...

Bazı insanlara birşey anlatırken sürekli soru sorarlar “ ee, peki şu yok muydu...ee, peki bu noldu ?” diye defalarca lafımızı keserler..Bu tarz bi anlatımda, bi süre sonra sohbet diyalogtan çıkıp sorgu - sual ‘e döner...Anlatımı yarıda kesip dön cevap ver soruya, tekrar kaldığın yeri hatırla devam et derken, anlatan kişi sanki dik bir yokuşu çıkıyormuş gibi nefes nefese kalır..Bir daha ki sefere yeterince gücünüz yoksa, o kişiye birşey anlatmayı tercih etmezsiniz...
Kimisi sizi dinlerken, öyle bir tavır alır ki, çok değil 5 dakka sonra, kendinizi bir ilkokul öğrencisi sanıp, sanki öğretmeninize ders anlatıyormuş hissine kapılırsınız..ve arada sizi onaylaması, aferin demesi hoşunuza bile gitmeye başlar..Az sonra verdiği notu açıklayacak sanırsınız.. Ama en büyük sıkıntı bu tarz bi dinleyen olduğumda karşımda, “hey, herşey kontrolümde bak, beni şaşırtaamaaazsın.., hep bunlarııı biliyorummmm, seni onaylamak ya da reddetmek içiiiinn dinliiiyorum” tarzı içinde olur ki bu en çıldırtanıdır. Böyle dinleyicilere bi mühlet sonra, ancak çok acil konuları ve bilmesi gerektiği kadarını anlatmaya başlarız..ki, bilirsiniz, o zamanda diyalogun sonu hep onların “ yaaaa...demiştim sana” lafı ya da bakışı ile biter. : )

Biliyorum, hepimiz biryerlere koşturuyoruz....evde olsak bile mutlaka yapılması gereken işler oluyor..ama, bi yarım saat ya da en azından dikkatli bi dinlemeyle 10 dakika, bize birşey anlatmak isteyene ayrılamayacak bir vakit değildir..Bazı insanlar, zincir gibi yaşarlar..sürekli yoğundurlar..sürekli iki elle iki ayrı iş yaparlar. Bu dünyanın en yoğun ve en önemli kişisi (!) karşısında her ne kadar basit bi fani gibi kalsanızda, anlatmaya devam etmek istersiniz ve bu sırada o size:”sen anlat ben dinliyorum” demeyi de çok kibar olduklarından ihmal etmezler...ve siz, bu tarz bi insana birşey anlatırken dikkatinizi toparlayamazsınız...Çünkü, birşey anlatırken bi eliyle cep telefonuna birşeyler kaydederler, bir yandan arabası park ettiği yerde duruyor mu diye bakar, bi yandan menüden birşey seçmeye çalışır bi yandan akşama yapacağı yemeğin malzemelerini defterine yazar ve siz tüm bu salak duruma rağmen birşey anlatırken o aniden ciyaklar ve “Bengü’nün doğum günüydü aramadım” der.....ne oldu? Yıkıldınız mı...? ..iyi de dinlemiyordu ki zaten sizi..... :))

.....istediğiniz sadece benle ilgilenerek dinlemesi mi dediniz ?? Peki, bi de şuna bakın !! : )
Bazı insanlar dinlerken, tamamen size odaklanmış gibi dururlar...Ama bekleyin, 3 dakika sonra sizin işle ilgili anlattığınız bir olayın hem de tam ortasında şöyle bi soru gelir, “ya bişi sorucam...bu küpeleri geçen sene sen Gümüşlük’ten mi almıştın..?” .....bir an eliniz kulağınıza gider, çünkü sabah hangi küpeleri evden fırlarken taktığınızı hatırlamazsınız, sonra evet bunlar onlar dersiniz ve yıkılmayın sakin, devamı gelir..” ..yaa Banular da bu sene Gümüşlük’e gidiceklermiş..görüyor musun bize bi haber bile vermiyorlar..” der......içiniz küser...birşey anlatıyordum, demek bile gelmez içinizden...bunun 2. Perdesi pardon lafını kestim devam et olsa bile, bi sonraki alakasız soru sonunda hevesiniz iyice kaçar.....beraberinde tadınızda...

Tamam, tamam, beni tam dinlesin !....sözümü kesmesin ! ..gözleri bende olsun ! ‘ u mu istiyorsunuz... : )
Bunu başaran insanlar da var....birşey anlatırken baktığınızda o kişiye, allahım beni dinliyor teşekkürler diye içinizden dua edersiniz...Anlatırsınız..anlatırsınız...ohh içiniz rahatlar..bir yorum, bir görüş beklemek için arkanıza yaslanırsınız ki..” Hıh, bittiyse şimdi ben anlatıyım “ der ve o an hızla anlatmaya başlar....heyy, sen beni görev gibi mi dinliyorsun diye haykırasınız gelir...Tmm, evet ben de seni dinleyeceğim..ama...birşey söylee !! , diye omuzlarından sarsamazsınız ki... .süresi dolmuş...görevini tamamlamış bir insan edasıyla başlar kendi cephesini anlatmaya...

İşte bu yüzden, herkesle konuşuyorum o farklı, ama artık çok az kişiye birşeyler anlatıyorum..Anlattıklarım çok önemli olmayabilir..belki yukarda saydığım dinleme biçimlerine sahip insanların çok daha renkli hayatları ...yaşadıkları..ve anlatacakları var. Ama kalsın, beni dinleyecek üç-beş dostum var...onlar yeter bana... :)

1 yorum:

kelebeklerözgürdür dedi ki...

deniz leylanın halası, sana diyorum :) anlatma kardeşim!..yargılamayalım insanları lüffen :) ... gündelik ilişkiler bu bahsettiklerin. dostluk hem çok kolay hem çok zor bulunan birşey...ki insan yaşı ilerledikçe, - ben hani kırklarımdayım ya o bakımdan :p- anlatası kalmıyor en mühim şeyleri bile, belki kendi kulaklarının duymasını dahi istemediğinden mi...dostların yanına varınca, havadan sudan, hayallerden böceklerden konuşuyor. ben böyle yaptığımda paylaştığımı hissedip hafifliyorum artık...derdimi anlatasım kalmamış :) kimseye...tabii bu benim, sen sensin...ama sen şimdi bana yemek tarifi verirken de, önemli saydığın birşeyi anlatırken de, son tahlilde olan şey, iki ruhun öyle birbirine değişmesi, kay kenara yanına oturayım demesi değil mi...

sevgiler efem,
elifnaz'ın halası :p